KARS
- ERZURUM DEPREMİ
30
Ekim 1983 - 4 Kasım 1983
Susuz'da
göreve başlayalı neredeyse bir ay oldu. Yavaş yavaş alışıyorum. Personelimle ve
mülki erkanla ilişkilerim iyi gidiyor. Erzurum Tıp fakültesinden mezun Konya'lı
bir meslektaşım da yaklaşık bir hafta önce göreve başladı. Dr. Hasan ÇALIŞ (
Geçen dönem MHP den Karaman Milletvekiliydi. Yıllar sonra ortak bir arkadaşımız
vasıtasıyla tekrar bağlantı kurduk. Halen Ankara'da Genel Cerrah olarak
çalışıyor ) O da Susuz Kırkpınar Köyü Sağlık Ocağına atanmış ama Sağlık
Ocağının şartlarının kötü olması nedeniyle Kaymakam Bey tarafından Susuz
Merkeze çekilmiş. İyi, uyumlu bir arkadaş.
Bugün
misafirhanemdeki yatağımda uzanırken geçmiş bir ayında muhasebesini yapıyorum.
Dün bazı işlemler ve malzeme almak için Kars'a Sağlık Müdürlüğüne gitmiştim.
Öğle yemeğini de Kars'taki lokantaların birinde Gulaşa benzer bir et yemeği
yemiştim, sanırım keçi etiydi ve beni bozdu. Dün akşamdan bu yana karın ağrısı
ve ishalim devam ediyor. Öğle tatilinde misafirhaneye geldim, uzanıyorum.
Saat
üç gibi kapım çalındı, okulun bekçisi karşımda duruyordu. Kaymakam Beyin beni
beklediğini söyledi. Üzerimi değişip Kaymakamlık binasına yürüyorum, biraz
dinlenmek iyi gelmiş, kendimi daha iyi hissediyordum. Kaymakam Bey önce geçmiş
olsun dileğinde bulundu ardından da Valilikten Deprem bölgesinde ikinci ekip
olarak görevlendirdiğime dair yazı geldiğini söyledi. Rahatsız olduğumu bildiği
için istersem gitmeyebileceğimi, kendisinin bir yazıyla ya da telefonla durumu
Sağlık Müdürlüğüne bildirebileceğini ifade etti. Serde idealistlik var ya,
giderim Kaymakam Bey dedim. Kaymakam Bey daha önceki deneyimlerine dayanarak
yanıma öğretmen okulundan altı battaniye almamı, birkaç paket Etimek türü kuru
gıda almamı öğütledi. Kaymakamlıktan
ayrılıp, şoförüm Müvdeti çağırdım, bir yandan da hazırlıklara başladım.
30
Ekim ,Pazar günü deprem olmuştu. Ben hissetmediğim için önemsememiştim. Salı
günü de müdürlükte kimse bir şey söylememişti. Oysa 7.1 büyüklüğünde Erzurum ve
çevresinde özellikle Narman ilçesinde büyük hasar oluşmuş, 1400 ölmüş, 600 e
yakın yaralı 30 bini aşkın hayvan telef olmuş. Tabii ki ben bunları sonradan
öğreniyorum. Haberleşme imkanı da olmadığı için İzmir'deki yakınlarım meraktan
ölmüşler. Kars Valiliği de Sarıkamış'ın
nahiyesi olan ve depremden etkilenen Karaurgan'a sağlık ekibi göndermiş, ikinci
ekipte bana da görev düşmüştü.
Müvdetle
hazırlıklarımızı tamamladık saat dört gibi yola çıktık. Hava kararmak üzereydi
artık. Önce Valiliğe kriz merkezine uğradık sonra Sarıkamış'a doğru yola
çıktık. Sarıkamış'tan sonra orman içi yola girdik. Hava iyice kararmıştı.
Ormanın karanlığında bozuk şose yolda sarsıla sarsıla yol alıyorduk. Müvdet te
bir yandan bu ormanlarda ayıların yaşadığını, zaman zaman yola indiklerini
anlatıyor. Yolun ne kadar sürdüğünü hatırlamıyorum, geç bir vakitte Karaurgana
vardık. Sağlık merkezini kriz masası yapmışlar, ilaçlar, aşılar, serumlar bir
yana istiflenmiş, bir yanda da peynir tenekeleri ve erzaklar var. Geç olduğu
için yatmaya karar verdik, görev dağılımını sabah yapacağız. Sağlık Merkezinin
binasında ebeler ve hemşireler kalıyor, biz Müvdetle cipimize yöneldik, birkaç
dilim etimek yiyip, üç battaniyeyi altımıza üç battaniyeyi üstümüze serip
uykuya geçtik. Gece birkaç kez artçı sarsıntılarla, daha doğrusu artçı
sallantılardan dolayı bağrış çığrış bina dışına kaçan hemşire ve ebelerin
sesine uyandık.
Sabah
kalktığımız da cipin tentesi üzerinde üç parmak buz vardı. Bir bardak çay
birkaç dilim etmekle kahvaltı yaptık. Peynir yoktu, çünkü sağlık müdürlüğünün
gönderdiği peynirler bozuk çıkmış ve dereye dökülmüştü. Kahvaltı sonrası başta
Altunbulak köyü olmak üzere toplam beş köyü bana verdiler. İki ebe alıp
Müvdetle birlikte yola düştük. Aşılama ve hasta olanlara depo penisilin
yapacağız. ( Şimdilerde hastane ortamında bile Penisilin yapmaya korkan
meslektaşlarımı düşününce ne kadar cesur ve gözü kara olduğumuzu irkilerek
hatırlıyorum.)
Gittiğimiz
köylerde can kaybı yok. Sadece taş ve çamurdan yığma evler yıkılmış, hayvanlar
altında kalıp telef olmuş, köylünün kışlık un bulgur gibi erzakı göçük altında
kalmış. Köylüye bakın kar kış geliyor hiç olmazsa şu kışlık erzakınızı güvenli
bir yere alın ıslanıp heder olmasın diyoruz ama köylü askerin gelip
kaldırmasını, memurların da tutanak tutmasını bekliyorlar.
Altunbulakta
anlatılan bir anekdotuda hatırladım bu noktada. Depremden bir gün önce köye
yeni bir öğretmen geliyor, arkasından deprem oluyor ve korkan öğretmen valizini
dengini bırakıp geri Narman'a kaçıyor.
Narman
ve benim görevlendirildiğim coğrafya ilgimi çekiyor. Kızıl kayalardan oluşan, Kapadokya
örneği peri bacalarının olduğu Amerika'daki Grand Kanyon gibi bir vadi. Buraya
daha sonra da gelmeli diye düşünüyorum ama halen bu düşüncemi
gerçekleştiremedim.
Üç
gün süreyle deprem bölgesinde çalıştık. Cuma günü akşam üzerine doğru Kars'tan
yeni ekip geldi, biz geri döneceğiz. Yeni ekibin içinde Hacettepe Tıp
Fakültesinin 1983 dönem birincisi Nurol ARIK ta var. Yıllar sonra Nurol Hocayla
Nefroloji ve Diyaliz camiasında yollarımız kesişti. Ama o günleri anmaya hiç
fırsatımız olmadı.
Yine
gecenin ve ormanın karanlığında Karaurga Sarıkamış yolunu aşıp gecenin çok
ilerleyen saatlerinde Susuz'a vardık. Eşimle yaptığım olağan telefon
görüşmesinde onlara sağlığımla ilgi bilgi vermediğim için epey bir fırça yedim.
Ama ne yapabilirdim ki şimdiki gibi cep telefonu ve interneti bırak normal
telefon bile yoktu ve üstelik ayıların bile yola ve köylere indiği bir bölgede
aç susuz çalışıyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder