12 Haziran 2014 Perşembe

ERZURUM KARS DEPREMİ

KARS - ERZURUM DEPREMİ
30 Ekim 1983 - 4 Kasım 1983

Susuz'da göreve başlayalı neredeyse bir ay oldu. Yavaş yavaş alışıyorum. Personelimle ve mülki erkanla ilişkilerim iyi gidiyor. Erzurum Tıp fakültesinden mezun Konya'lı bir meslektaşım da yaklaşık bir hafta önce göreve başladı. Dr. Hasan ÇALIŞ ( Geçen dönem MHP den Karaman Milletvekiliydi. Yıllar sonra ortak bir arkadaşımız vasıtasıyla tekrar bağlantı kurduk. Halen Ankara'da Genel Cerrah olarak çalışıyor ) O da Susuz Kırkpınar Köyü Sağlık Ocağına atanmış ama Sağlık Ocağının şartlarının kötü olması nedeniyle Kaymakam Bey tarafından Susuz Merkeze çekilmiş. İyi, uyumlu bir arkadaş.

Bugün misafirhanemdeki yatağımda uzanırken geçmiş bir ayında muhasebesini yapıyorum. Dün bazı işlemler ve malzeme almak için Kars'a Sağlık Müdürlüğüne gitmiştim. Öğle yemeğini de Kars'taki lokantaların birinde Gulaşa benzer bir et yemeği yemiştim, sanırım keçi etiydi ve beni bozdu. Dün akşamdan bu yana karın ağrısı ve ishalim devam ediyor. Öğle tatilinde misafirhaneye geldim, uzanıyorum.

Saat üç gibi kapım çalındı, okulun bekçisi karşımda duruyordu. Kaymakam Beyin beni beklediğini söyledi. Üzerimi değişip Kaymakamlık binasına yürüyorum, biraz dinlenmek iyi gelmiş, kendimi daha iyi hissediyordum. Kaymakam Bey önce geçmiş olsun dileğinde bulundu ardından da Valilikten Deprem bölgesinde ikinci ekip olarak görevlendirdiğime dair yazı geldiğini söyledi. Rahatsız olduğumu bildiği için istersem gitmeyebileceğimi, kendisinin bir yazıyla ya da telefonla durumu Sağlık Müdürlüğüne bildirebileceğini ifade etti. Serde idealistlik var ya, giderim Kaymakam Bey dedim. Kaymakam Bey daha önceki deneyimlerine dayanarak yanıma öğretmen okulundan altı battaniye almamı, birkaç paket Etimek türü kuru gıda almamı öğütledi.  Kaymakamlıktan ayrılıp, şoförüm Müvdeti çağırdım, bir yandan da hazırlıklara başladım.

30 Ekim ,Pazar günü deprem olmuştu. Ben hissetmediğim için önemsememiştim. Salı günü de müdürlükte kimse bir şey söylememişti. Oysa 7.1 büyüklüğünde Erzurum ve çevresinde özellikle Narman ilçesinde büyük hasar oluşmuş, 1400 ölmüş, 600 e yakın yaralı 30 bini aşkın hayvan telef olmuş. Tabii ki ben bunları sonradan öğreniyorum. Haberleşme imkanı da olmadığı için İzmir'deki yakınlarım meraktan ölmüşler.  Kars Valiliği de Sarıkamış'ın nahiyesi olan ve depremden etkilenen Karaurgan'a sağlık ekibi göndermiş, ikinci ekipte bana da görev düşmüştü.

Müvdetle hazırlıklarımızı tamamladık saat dört gibi yola çıktık. Hava kararmak üzereydi artık. Önce Valiliğe kriz merkezine uğradık sonra Sarıkamış'a doğru yola çıktık. Sarıkamış'tan sonra orman içi yola girdik. Hava iyice kararmıştı. Ormanın karanlığında bozuk şose yolda sarsıla sarsıla yol alıyorduk. Müvdet te bir yandan bu ormanlarda ayıların yaşadığını, zaman zaman yola indiklerini anlatıyor. Yolun ne kadar sürdüğünü hatırlamıyorum, geç bir vakitte Karaurgana vardık. Sağlık merkezini kriz masası yapmışlar, ilaçlar, aşılar, serumlar bir yana istiflenmiş, bir yanda da peynir tenekeleri ve erzaklar var. Geç olduğu için yatmaya karar verdik, görev dağılımını sabah yapacağız. Sağlık Merkezinin binasında ebeler ve hemşireler kalıyor, biz Müvdetle cipimize yöneldik, birkaç dilim etimek yiyip, üç battaniyeyi altımıza üç battaniyeyi üstümüze serip uykuya geçtik. Gece birkaç kez artçı sarsıntılarla, daha doğrusu artçı sallantılardan dolayı bağrış çığrış bina dışına kaçan hemşire ve ebelerin sesine uyandık.

Sabah kalktığımız da cipin tentesi üzerinde üç parmak buz vardı. Bir bardak çay birkaç dilim etmekle kahvaltı yaptık. Peynir yoktu, çünkü sağlık müdürlüğünün gönderdiği peynirler bozuk çıkmış ve dereye dökülmüştü. Kahvaltı sonrası başta Altunbulak köyü olmak üzere toplam beş köyü bana verdiler. İki ebe alıp Müvdetle birlikte yola düştük. Aşılama ve hasta olanlara depo penisilin yapacağız. ( Şimdilerde hastane ortamında bile Penisilin yapmaya korkan meslektaşlarımı düşününce ne kadar cesur ve gözü kara olduğumuzu irkilerek hatırlıyorum.)

Gittiğimiz köylerde can kaybı yok. Sadece taş ve çamurdan yığma evler yıkılmış, hayvanlar altında kalıp telef olmuş, köylünün kışlık un bulgur gibi erzakı göçük altında kalmış. Köylüye bakın kar kış geliyor hiç olmazsa şu kışlık erzakınızı güvenli bir yere alın ıslanıp heder olmasın diyoruz ama köylü askerin gelip kaldırmasını, memurların da tutanak tutmasını bekliyorlar.

Altunbulakta anlatılan bir anekdotuda hatırladım bu noktada. Depremden bir gün önce köye yeni bir öğretmen geliyor, arkasından deprem oluyor ve korkan öğretmen valizini dengini bırakıp geri Narman'a kaçıyor.

Narman ve benim görevlendirildiğim coğrafya ilgimi çekiyor. Kızıl kayalardan oluşan, Kapadokya örneği peri bacalarının olduğu Amerika'daki Grand Kanyon gibi bir vadi. Buraya daha sonra da gelmeli diye düşünüyorum ama halen bu düşüncemi gerçekleştiremedim.

Üç gün süreyle deprem bölgesinde çalıştık. Cuma günü akşam üzerine doğru Kars'tan yeni ekip geldi, biz geri döneceğiz. Yeni ekibin içinde Hacettepe Tıp Fakültesinin 1983 dönem birincisi Nurol ARIK ta var. Yıllar sonra Nurol Hocayla Nefroloji ve Diyaliz camiasında yollarımız kesişti. Ama o günleri anmaya hiç fırsatımız olmadı.

Yine gecenin ve ormanın karanlığında Karaurga Sarıkamış yolunu aşıp gecenin çok ilerleyen saatlerinde Susuz'a vardık. Eşimle yaptığım olağan telefon görüşmesinde onlara sağlığımla ilgi bilgi vermediğim için epey bir fırça yedim. Ama ne yapabilirdim ki şimdiki gibi cep telefonu ve interneti bırak normal telefon bile yoktu ve üstelik ayıların bile yola ve köylere indiği bir bölgede aç susuz çalışıyordum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder